8 Eylül 2009 Salı

Laptop alırken dikkat edilmesi gerekenler

Gerçekten Notebook’a ihtiyacımız var mı?

Neden sorusu bence notebook alırken kendimize sormamız gereken soruların en başında geliyor. Zaten notebook bilgisayarlara ihtiyacımız olup olmadığını baştan kriterlerine göre sıralar isek bu sorunun evet cevabı ile sonuçlanması durumunda bize seçim için bir klavuz oluşturacak.

Öncelikle notebook’ların yaratılış amacının hepimizinde bildiği gibi taşınabilirlik olduğunu unutmamız gerekiyor. Bu nokta bizlerin kafasındaki bir çok soru işaretinin silinmesini sağlıyor. Çünkü notebook’lar tasarlanır ve üretilirken bu ana prensibe göre ar-ge’leri yapılıyor. Taşınabilir bir alette neler olması gerekir düşüncesi, notebook için ayrılan ar-ge’nin büyük bir bölümünü sömürmekle meşgul.

Notebook’ların geliştirilmesinde hedeflenen temel noktalar olarak daha hafif, daha sağlam ve daha uzun pil ömrüne sahip notebook’lar yaratılma düşüncesi sürekli ön plana çıkıyor. İşte bu üç ana kriter notebook satın alırken en çok önemsememiz gereken kriterler.

Fakat bundan daha da önce kendi kendimize karar vermemiz gereken nokta gerçekten bir notebook’a ihtiyacımız olup olmadığı. Hiçbir zaman notebook bilgisayarları desktop bilgisayarlar ile karşılaştırmamak gerekir. Çünkü notebook’lar yukarıda saydığımız kriterler göz önüne alınarak geliştiriliyor. Desktop’larda ise daha fazla hız ve işlem kapasitesi her zaman ulaşılmak istenenen kriterler. Bu noktada kısaca özetlemek gerekirse notebook’lar hiçbir zaman desktop’ların bir alternatifi değil.

Bizde eskiden beri kimin elinde notebook görülse klasik “iş adamı mı oldun” espirisi yapılır. Aslında bu espirinin bilinç altında yatan bir gerçek payıda mevcut. Çünkü notebook’lar sürekli mobil yaşamak zorunda olan insanların ihtiyaçlarından yola çıkarılarak üretilen bilgisayar modelleri. Son yıllarda çoğalmasının temel nedeni de iş bu nokta. Önceden sadece bilgiye her zaman ve heryerde erişim ve onu işleme olayı, sadece büyük ve yaşayan organizmaların başlarında yönetici pozisyonunda bulunan insanların ihtiyacıydı. Fakat 2000’lerle birlikte artık dünya amiyane tabir ile mobil iletişim çağına girdi ve bilgiye her zaman ve heryerde ulaşma dürtüsü hepimizi sarmış durumda. Bu bir zevkten çıkıp bir ihtiyaç halini aldı. İşte buna gerçekten ama gerçekten ihtiyacınız olduğunu düşünmediğiniz sürece laptop bilgisayar’lar sizler için sokağa attığınız dolarlardan başka hiçbir şey ifade etmeyecektir.

Fakat son birbuçuk senedir notebook bilgisayarlarında masaüstü bilgisayarların gücüne ulaşmaya başlaması vede hızın bu sektörde de talep edilen bir kriter olması onların bambaşka şekillerde karşımıza çıkmasına neden oldu. Yinede rahatlıkla söyleyebilirimki notebook’lar bu yaşadıkları gelişmelere rağmen fiyat/performans oranları ile desktop’lara multimedya alanında ciddi birer rakip olabileceklerini sanmıyorum. Ama “canım Torosların tepelerinde WOW oynamak istiyor hemde full detail” diye fantezileriniz mecut ise, vereceğiniz >2500$ sizlere bu zevki yaşatacak bir mebla olabilir. Bu yüzden seçim sizin. Benim tavsiyem her zaman her yer bilgisayara ihtiyaç duyan bir profesyonel değil iseniz notebook sizlere okadar da yararlı bir cihaz olamayacaktır. Bunun yerine aldığınız fiyat aralığında daha stabil ve daha verimli bir desktop edinebileceğinizi hatta birkaç yüz dolar belkide cebinizde harcamak için para kalacağını göz ardı etmemeniz gerekir. Şimdi birazda son dönemler de iyice çorbaya dönen terimlerden biraz bahsedelim.


Centrino: Bu terimlerden en sık karşımıza çıkanı Centrino teknolojisidir belkide. Centrino tek başına bir işlemciden ziyade içinde Intel Pentium M işlemcileri de barındıran bir teknoloji platformudur. İşte zaten karışıklık çıkan noktada burası oluyor her zaman. Centrino içinde Pentium M işlemcileri barındıran, entegre wireless özelikli ve buna uygun güçlü bir chipsetin birleşmesinden oluşan platforma verilen isim. Kişisel kanatim olarak söyleyebilirim ki Centrino platformu Intel’in son yıllarda attığı en başarılı adım olarak göze çarpıyor. Gerçekten vaad ettiği şeyleri gerçekleştiriyor ve performansı ile yüksek pil ömrünü bize sunuyor.


Bu noktada performans kriterine bir tırnak açmak gerekirse Centrino’yu belkide en anlaşılmaz kılan noktayı yakalamış oluruz diye düşünüyorum. Çünkü Centrino alışa geldiğimiz GHZ seviyelerinin çok altında çalışıyor. Ama performans olarak ciddi anlamda nerede ise iki katı hıza sahip işlemci mimarileri ile yarışıyor. Bunu içinde barındırdığı Advanced Instruction Prediction, Dedicated Stack Manager ve Micro-Ops Fusion teknolojileri sayesinde yapıyor. Teoride şöyle bir karşılaştırma yapmak mümkün aslında. 1 Mb cache sahibi bir Pentium M 1.3 Ghz işlemci Intel Pentium 4 Mobile 2.4 Ghz işlemciden daha performanslı çalışabiliyor. Unutmamamız gereken nokta işlemcilerde Ghz tek başına performansı belirleyen bir kriter değil.


Pentium Mobile: Aslında çokda uzun uzun anlatılacak bir şey yok. Pentium Mobile işlemciler Pentium M işlemcilerin hep avantaj olarak saydığımız noktalarının kırpılmış hali olarak düşünebilirsiniz. Bir nevi ara ürün. Centrino sistemlerin fiyat seviyelerinden çekinen fakat Celeron M işlemcilerinde saç baş yoldurucu performansına bir türlü içi sinmeyen kullanıcılar için hala pazarda tutulan bir işlemci modeli. Aman dikkat Pentium Mobile ile Centrino teknolojisinin içindeki Pentium M aynı şeyler değil. İsim benzerliğine aldanmayalım. Pentium M , mobile kelimesini uzun uzun yazmaya sıkıldıkları için yapdıkları bir kısaltma değil .


Sonoma: Centrino teknolojisinin her nekadar yukarda kuş çıkartabilme yeteneği olduğundan bahsetsek de baş döndürücü bir hızla ilerleyen teknoloji karşısında oda artık güncelliğini koruyabilecek durumda değil. Intel’ci amcalar bizler için Centrino platformunu upgrade yoluna giderek chipseti daha yetenekli hale getirdiler. Artık i915M chipseti üzerinde kurulu ,dual channel DDR-2 533 Ramleri , PCIExpress x16 ekran kartlarını Sata diskleri destekleyen bir platforma dönüştürdüler.7.1 ses desteğide cabası. ExpressCard PCMCIA’in yerine geçecek sistem olarak Sonama’da destek gören bir diğer teknoloji.


AMD Cephesi: Amd cephesi bu işlerde fazla Pazar payı yakalayabilmiş bir ürün oluşturamadı. Her nekadar AMD Athlon™ XP-M ile iyi bir çıkış yakalasa da yine de bu pazarda uzunca süre daha Intel’i takip etmek zorunda kalacağını söylemek sanırım yanlış olmaz. Amd denilince son kullancıların aklına notebook’larda ısı gelmeside sanırım hatırlatmamız gerekecek bir durum olmalı.


Gördüğünüz gibi yukarıda hep işlemcilerden bahsettik. Ama işlemci bu kriterlerin içinde en önemlisi değil. Sadece bir belirleyici. Şimdi biraz da diğer donanımsal özelliklerden bahsedelim.


Harddisk: Şimdiye kadar iki seçeneğimiz mevcut idi. Birincisi 4200 devir ve 5400 devir. Ama artık piyasada 7200 devirlileri ve sata diskleride görmekteyiz. Yinede pil süresini ve ısınmayıda göz önüne alarak 5400 devir 60Gb ve üstü bir disk işimizi görecektir.


Cd Dvd : Zaten piyasada kalmamakla birlikte kesinlikle Cd-rom yerine DVD-Rom talep edeceğiniz özelliklerden olsun. Tabiki + ve – medya yazan bir DVD-Writer alacağınız notebook’un üzerinde kadayıf üzerine kaymak gibi duracaktır.


Ekran Kartı: Masaüstünde de kafamızı en çok kurcalayan konulardan biri olan ekran kartı olayı notebook’larda arapsaçı durumunda. Aslında aleti bir oyun canavarına dönüştürmek gibi bir derdiniz yoksa onboard paylaşımlı modeller işinizi görecektir. Fakat benim amacım oyun oynamak derseniz alternatifilerinizi mevcut durumda. Paylaşımsız 128 mb Ati Radeon 9600 ekran kartlı bir notebook giriş seviyede işinizi görecektir. Hatta şu anda yanımda bu tarz ekran kartına sahip Centrino 1.6 512 Mb Ram’li bir notebook ile WOW oynanmakta. “Kasmakta olan arkadaşın ismi lazım değil ”

Ekran: Ekran apayrı bir uzmanlık konusu. Fakat burada ekranın boyutundan ve kalitesinden çok marka ön plana çıkıyor. Ve kesinlikle tartışmasız SONY bu alanda liderliği kimseye bırakmıyor. Yinede min. 15” bir ekran işinizi görecektir. Zaten çok detaylı bir tasarım işi veya çok yoğun alan kaplayan Visual Studio tarzı bir program kullanmıyorsanız 15” işinizi görecektir. Bunun üzerinde boyutlar makinenin daha ağır olmasına ve daha sevimsiz durmasına yol açıyor. Bunların dışında en önemli nokta ekranlardaki ölü pikseller. Notebook alırken mutalak ekranına bakmak isteyin çünkü üreticiler “değişiklik göstermekle birlikte” 3 sürekli yanan pixele kadar bunu değiştirmeyi kabul etmiyorlar.


Ağırlık: Sürekli yanınızda taşıyacağınız bir aletin bel bürme olayına girmemesi gerekir. 3kg üzeri notebook’ları bu sebeple tavsiye etmiyorum. Ama genede eskiden okul çantalarında taşıdığımız ağırlığı hatırlıyor ve böyle bir neslin evlatları olarak fazla zorlamayacağını düşünüyorum.


Pil: Centrino bu konuda bize gerçekten avantaj sağlıyor. Centrino’dan anlamam ben diyenlerdenseniz hala ortalam 2bucuk saatin üzeri pil ömrü bizleri tatmin edebilecek seviyelerdir.


Diğer Bileşenler: Wireless özelliği olmazsa olmazların başında geliyor. Bence bir diğer mutlaka bulunması gereken özellik ek ram yuvası. Ram denilen canavarın hergeçen gün daha fazlasına ihtiyaç duyacağından mutlaka aldığınız aletin üzerinde ek ram slotu bulunmasında da büyük fayda var. Dahili bluetooth’da tadından yenmeyecek özelliklerden biri olurdu fakat olmazsa olmaz olarak bakmamak lazım.

Bu yazı Zone.org'dan kaynak gösterilerek alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder